Kamuoyunun dikkatine,
Başkent Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda görev yapan öğretim elemanları olarak son dönemde başta sosyal medya olmak üzere çeşitli platformlarda ruh sağlığı alanının temel bileşenlerinden olan Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanı ile Psikoloji alan mensuplarının karşılıklı yıpratıcı ve zarar verici söylemlerini üzüntüyle takip etmekteyiz. En temel amacı bireylere ve gruplara psikolojik yardım sunma olan iki temel ruh sağlığı alanının meslek elemanlarına yakışmayan bir üslupla, alanlar arasında hiyerarşi oluşturmaya çalışarak alan savunuculuğu yapmasının yarar getirmeyeceğinin altını çizmek istiyoruz. Kendine özgü eğitim öğretim süreçleriyle, alana özgü bilgi, beceri ve yeterlikler temelinde hizmet sunumuyla, uzmanlık alanlarıyla ve akreditasyon standartları ile “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” programları “Psikoloji” programlarından ayrışmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Psikoloji bilim alanının bilgi birikimden beslenen uygulamalı bir alandır. Her iki alanın da ABD’ndeki örgütsel yapılanmalarına bakıldığında tıpkı ülkemizdeki gibi ayrı mesleki organizasyonlar altında yer aldığı görülse de ruh sağlığı hizmetlerinin bileşeni olduğu kabul görmüş bir gerçekliktir.
Ülkemizde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programları, ABD’ndeki “Counseling / Counselor Education” lisansüstü programları örnek alınarak lisans programı olarak başlatılmıştır. Bu oluşumla, okul temelli psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri yolu ile toplum temelli erişilebilir ruh sağlığı hizmetinin yaygınlaşması hedeflenmiştir. Bu hedefin konulmasının ne kadar doğru olduğu Marmara depreminden, mülteci krizine özellikle kriz durumlarında geniş kitlelere ruh sağlığı hizmeti ulaştırmada okulların işlevi göz önünde bulundurularak anlaşılabilir. Bu konuda kadro ve unvan karmaşasının bizi yanıltmasına izin vermemek önemlidir. Her kurum kendi kadrosuna belli unvana sahip mesleklerden alım yapar. MEB bünyesinde “Rehber Öğretmen” kadrosu ile çalışıyor olması (14 Ağustos 2020 tarihinde yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde ‘psikolojik danışman’ unvanına yer verilmiştir) psikolojik danışmanları öğretmen yapmadığı gibi Adalet Bakanlığında “Pedagog” kadrosunda çalışmak psikolojik danışman veya psikologları “Pedagog” yapmaz.
Her iki eğitim programındaki dersler önemli ölçüde benzerlik taşımakla beraber, mezunlarının hızla ve yaygın olarak temel ruh sağlığı hizmeti verebilmeleri için Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programları süpervizyon altında psikolojik danışma ve rehberlik uygulamalarına ağırlıklı olarak yer vermektedir. Bunun sonucunda psikolojik danışmanlar temel düzeyde psikolojik danışma hizmeti verebilecek donanım ile mezun olmaktadırlar. En çok tartışılan nokta da burası gibi görünmektedir. Rehberlik ve Psikolojik Danışma alanı mezunları temel düzeyde psikolojik danışma hizmetlerini yürütme becerilerine sahip olarak mezun olur ancak elbette psikoterapist olarak mezun olmaz. Daha geniş ifade etmek gerekirse, Türkiye’de ve dünyada hiçbir “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” ve “Psikoloji” lisans programı “psikoterapist” olma yeterliliği sağlamamaktadır. Öte yandan, “Psikoterapi”, tüm ruh sağlığı mensuplarının ortak hareket alanıdır. Psikoterapi, hiçbir ruh sağlığı alt alanının hâkimiyetinde olmayıp; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ve Psikoloji alanı lisans mezunları psikoterapi alanındaki yeterliklerini mezuniyet sonrası aldıkları lisansüstü eğitimler ile uzun süreli özel uygulamalı eğitimler sonucunda geliştirirler. Bu yol tüm ruh sağlığı bileşenleri için eşit erişime açıktır ve dahası psikoterapist olmak klinik psikolog olmak ile eş anlamlı değildir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ile Psikoloji alanlarının yakın ilişkisi akademi alanında da karşılık bulmaktadır. Tüm dünyada, alanda pek çok akademisyen lisans eğitimini birinden, yüksek lisans veya doktora eğitimini bir diğerinden tamamlamış olmanın zenginliğine sahiptir. Türkiye’de de bugün pek çok Psikoloji eğitim programı içerisinde yetişmiş değerli akademisyen Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dallarında yer alırken; pek çok Rehberlik ve Psikolojik Danışma alanında yetişmiş akademisyen de Psikoloji programlarında görev yapmaktadır ki olması gereken budur. Bu durumun bir zenginlik olarak görülmeyip ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı biçimde ele alınıyor olmasını da ayrıca üzüntü ile karşılamaktayız.
Son söz olarak, akademide ve tüm diğer sosyal ve dijital platformlarda devam eden bu yıpratıcı tartışmanın bir kenara bırakılarak, alanlar arası işbirliği ile ruh sağlığı alanının kalitesinin artırılmasını ve yasal düzenlemelerin yapılması için dayanışma gösterilmesini öneriyoruz.Ancak böyle bir bütüncül işbirliğinin tüm ruh sağlığı alanını savunmak anlamına geleceğinin altını çiziyoruz. Bu nedenle Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ve Psikoloji alanlarının ruh sağlığı alanının iki değerli bileşeni olduğunu, biri olmadan alanın eksik olacağını akılda tutmak faydalı olacaktır. Hepimiz aynı gemideyiz ve birbirimize ihtiyacımız var. Saygılarımızla,
Başkent Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Elemanları
Prof. Dr. Figen Çok
Doç. Dr. Aylin Demirli Yıldız
Dr. Öğr. Üyesi Emine Arzu Oral
Dr. Öğr. Üyesi Hicran Çetin Gündüz
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Erkan Atik
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kızıl Aslan
Dr. Öğr. Üyesi Nazife Üzbe Atalay
Araş. Gör. Cansu Hazal Güçlü
Araş. Gör. Hatice Kübra Özdoğan